
Ay’ın Yarılmasındaki Gizem
Ay'ın Yarılmasındaki gizem nedir ?
Hepimiz duymuşuzdur bu mucizeyi. Allah'ın Resulü Hz. Muhammed Medine'ye hicretten önce, Kureyş müşriklerinin istekleri üzerine Yüce Allah'ın izniyle bu mucizeyi gerçekleştirmiştir. Mucize özünde dolunay halindeki Ay'ın ikiye yarılması, parçalardan birinin Mekke'de bir dağın arkasına, diğerinin de önüne kadar indiği ve sonra gökyüzünde tekrar birleşmesi olarak rivayet edilmiştir. Olayın trajikomik kısmı ise müşriklerin istekleri yerine geldiğinde dini kabul ediceklerine dair yemin etmeleri lakin Allah'ın izniyle mucize gerçekleştikten sonra Hz. Muhammed (a.s)'a sihirbaz demeleridir. Ayrıca bu mucize Kamer suresi 1. ayetle, hadisler ve hatta Apollo 10 tarafından çekilen ay görüntüleriyle de desteklenmektedir. Hakka inanlar içinse bu olay büyük bir ibret örneğidir.
Allah nerededir?
Allah’ın (cc) nerede olduğuna dair yapılan tartışmalara rastlamıs olabilirsiniz. Geçenlerde yapılan bir münazarada bu konu tartışıldı. Allah (cc) gökte midir değil midir? Ve türkiyede müslümanların gündemine yerleşti. Allahın (cc) nerde olduğu müteşabihtir. Yani yoruma açıktır. Ve bu konu kelami bir konudur. Bu konu tartışılır tartışılmasına ama, hatta tartışılacak 100lerce konu var, gündem bu mu olmalı? Çoğu müslüman ülkesinde sefalet içindeyken; kuzey ırak, kuzey suriye savaşın merkezi haline gelmişken, hatta yakın yakın zamanda şam ve tahranda da bombalanmaya başlamışken onları bombalayan elin siyonisti filistine ve lübnana bunca zulmü yaşatırken kısacası bütün ümmet acı içinde kıvranırken Allah’ın nerede olduğu fark eder mi? Allah’ın herhangi bir cepheye uzaklığı veya yakınlığı mı var? Allah bize ayetinde cevabı verir. Allah bize şah damarımızdan da yakındır. Bunu bilmek ibadetimizi etmemize, bu zulme son gücümüzle direnmeye yetmez mi?


Fatih Sultan Mehmet neden ağlıyor?
İstanbul'da okunan ilk ezan! 1453 yılında Kostantiniyye, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilip İstanbul adını aldığında ve camiler kiliseye çevrildiginde; Osmanlı Devleti tarafından her zaman uygulanan İslami gelenek uygulandı. İstanbul tam olarak 29 Mayıs 1453 yılında fethedildi. Şehirde yaşayan bazı Hristiyanlar Osmanlı'nın hoşgörü politikasını duymuştu duymasına ama geri kalanlar büyük korkulara kapılmıştı. Barbar müslümanlar onları esir alacaktı. Ama düşündükleri veya korktukları gibi olmadı. Müslümanlar onlara dindaşlarından daha iyi davranmıştı. Fethin ateşinin soğumasının ardından Ayasofya gibi kiliseler camiye çevrildi ve ilk ezanlar okundu. Gelenek uygulandi ve ezanlar okunurken Nihavend makamında okundu. Bölgede hıristiyanların duyduğu ilk ezan Nihavend makamı oldu. Bunun amacı duyduklari ilk ezanla onları etkilemekti. Türk Sanat Musikisinden de tanıdığımız Hüzzam ve Nihavend makamları ağır ve hüzün verici makamlardır. Oradakiler Arapça bilir bilmez, müziğin tonları gibi, evrensel bir dile sahipti hüznün dili. İstanbula iskan edilen onca milletin dilleri farkli olsa da hepsi aynı duyguyu hissediyordu. Diller, ırklar farkli bile olsa her insan hüzünlenir. Ve bazen ortak bir derde hüzünlenir... Neye inanırsa inansın insan, insan için üzülür. Hak etmediği muameleyi gören insana üzülür insan. Hayata yeni gelen bir bebek, bedelini hayatıyla ödeyeceği bir suçu nasıl işleyebilir ki, insan nasıl onun için üzülmez? Üzülmeyen insan mıdır? Camilerin arasında özgürce dinlerini yaşamalarına izin vermenin karşılığı, camileri tek tek yıkmak mıdır?